Değerli izcilerimiz, malûmunuz üzere ülkemiz afetlerle dolu bir yaz geçirdi. Giresun sel felâketi ile başlayan afetlere, Muğla ve Antalya’da çıkan büyük yangınlara Millî düzeyde katılım sağladık. Afetzedelere çadır kurduk, yanan evlerini tahliye etmeye çalıştık, gelen yardım malzemelerini depolarda indirdik, tasnif ettik, yükleyip gönderdik, yardım malzemelerini bizzat ihtiyaç sahiplerine ulaştırdık ve yangınlara fiilen müdahale ettik. Böyle gergin bir ortamda her ilimizdeki izciler de ormanları yangından korumak için devriye nöbetine çıktı, çıkan yangınlara müdahale etti, ihtiyaç sahiplerine çadır kurdu, malzeme dağıtımında bulundular. Daha yangınlardaki vazifemiz bitmemişken bu sefer Batı Karadeniz’de sel felâketleri sebebiyle Kastamonu ve Sinop illerimize koştuk. Daha ilk saatlerden itibaren bölgeye ulaşan ekiplerimiz, mahsur kalanları kurtarma, afetzedelere yardım malzemesi dağıtma, kayıp bedenleri arama, cami ve evlerin çamurlarını temizleme, çadır kurma, çamurları kaldıran kepçelerin üstünde ve önünde çamur içinde kayıp cenazeleri arama hizmetinde bulundular. Ayrıca, Kastamonu merkezde iki ayrı depoda aynı anda Bozkurt ilçesinde iki ayrı depoda, bir dağıtım merkezinde, Sinop ilinde bir depoda malzeme indirme, tasnif etme ve gönderme işini de yürüttüler.
Öyle aşkla çalıştılar ki bir çok kurum yetkilisinden gelen “Biz izcileri istiyoruz” telefonları durmak bilmedi.
Sizi gören afetzedeler ağladı, ben taş kalpli ağabeyiniz ağladı, Bakanlarımız ardı ardına teşekkür ettiler.
Manavgat’ta depoda bir gönüllü gurubu ile gelmiş yanıma oturmuş genç bir hanımın sözlerini size aktarmadan edemeyeceğim.
“Ağabey ben ne ettim ağabey, (ağlamaktan konuşamıyordu) Ağabey ben daha üç gün önce bu ülkeden gitmek, Amerika’da garsonluk yapmak için uğraşıyordum. Ben 26 yaşındayım, bu kan- ter içinde çalışan gençler daha 16 imiş. Ağabey ben ne yaptım, ben niye geç uyandım ben bu boşa geçen zamanımı nasıl geri kazanacağım”
Ağlamayın, sizin yerinize ben ağladım. Siz sevinin, siz konuşmadan, reklâm yapmadan halinizle insanları doğru yola sevk eden izcilik teşkilatının birer neferi ve ülkemizin geleceğisiniz.
Bisikletini sele kaptırmış küçük Elif’in göz yaşlarını silen, evsiz kalmış dede ile yetkilileri dolaşıp hakkını almasını sağlayan, dükkanını temizlemek için kuyumcu tarafından aranan, alevlere, sulara, çamurlara dalan...hangi destanınızı anlatayım ki.
Biz ant içerken, bizi bir Allah’ımız bir de izci ünitemiz görmüştü. İzci kardeşlerimizle omuz omuza yalnız Allah için, vatan için başkalarına hizmet ettik hep de öyle yapacağız.
Allaha, vatana, başkalarına ve kendine karşı vazifelerini yerine getirmek için ant içmiş ve bunların tümünü arama-kurtarma ve insanî yardım ekiplerinde yer alarak yerine getirmiş sevgili kardeşlerim; bu gün itibarıyla sel felâketi bölgesinden en son ayrılanlardan olup evlerimize döndük.
Hepimiz corona riskini biliyorduk. İki senedir bir kişi bile hastalanmasın diye kamp dahî yapmadık. Ama madem ki orada cananlarımız vardı canımızı riske atmaktan da çekinmedik. Bu yüzden ondan fazla izcimiz de bu hastalığa yakalandı, halâ hasta olanlarımız var. Hastalığa yakalanmamış olanlarımız bile eve döndüklerinde muhtemel temaslı olarak 15 gün karantinaya çekildi. Allah hepinize acil şifalar versin.
Sıcağın en şanlı halini, çamurun en temiz halini, hastalığı kapmanın da en mübarek halini yaşadık.
Gönlü bizle olup da gelemeyen, yardım gönderen, iletişimi sağlayan, en azından bize dua eden kardeşlerimiz; sizler de bizim kalbimizde oradaydınız hiç merak etmeyin.
İsminiz gazetelerin baş köşesinde olmayacak, sizi kimse tanımayacak, hanginizin ne yaptığını kimse bilmeyecek ama biz buna sevineceğiz. Çünkü biz biriz, bütünüz ve bu ülkenin en disiplinli, en kalabalık YEMİNLİ arama-kurtarma ve insanî yardım birliğiyiz.
Size hangi insan teşekkür etse az gelir. Allah için yaptınız. Allah sizi iki cihanda mesut ve bahtiyar eylesin, hayırlı bereketli ve uzun ömür versin. Yemininize sadık bir hizmetçi, beni de sizin hizmetçiniz kılsın.
Hasan Dinçer SUBAŞI
Türkiye İzcilik Federasyonu Başkanı